Google Analtytics

14 Eylül 2010 Salı

New York Günlükleri (1) Fashion's Night Out 2010

Herkese Merhaba,
Bir önceki yazıda sizlere masal şehir Tallinn'in güzelliklerini anlatmaya devam edeceğimi söylemiş olsam da buna pek vakit bulamadım. New York'da yaşamanın tadına vardığım ilk günlerde gerçekleşen Fashion's Night Out 2010 daha geldiğim ilk haftaya damgasını vurdu. 10 Eylül Cuma akşamı saat 18.00 sıralarında başlayan büyük partiler ve moda dünyasını bir araya getiren davetler zinciri,saat 00.00 'a kadar açık olan mağazalarda ve New York'un trend kokan bütün sokaklarında çılgınca kutlandı.

Haftalar öncesinden yapılan hazırlıklar, heryere asılan afişler ve davetiyelerin heyecanında, geceye ilk olarak 18.30 da Times Square'den yürüyerek başladım.Gün içerisinde planım Uptown'da Barney's e belki Bergdorf Goodman'a uğrayıp daha sonra Soho'ya geçmekti. Tabiki böylesine kalabalık bir gecede evdeki hesap çarşıya uymadı :)

Times Square'de ilk durağım "Loft" oldu. Daha çok orta yaş iş kadınına hitap eden kıyafetlere ilgi çok büyüktü.




Fakat adımlarım hızla Sephora'ya yöneldi çünkü gündüz West Village 'a ziyaretim sırasında yeni parfümünün lansmanını yapan Gwen Stefani'nin Sephora'da olduğu söyleniyordu nitekim mağazanın önündeki ve içerideki aşırı kalabalık ve gazeteciler fotoğraf çekmek için yarışıyordu. Vakit kaybetmemek için ordan hızla Barney's e doğru yürüdüm.







Barney's de yarının en yaratıcı ve başarılı tasarımcılarından arkadaşım Elif Taşel'le bir araya geldik. Alexander Wang'le tanışma hayallerimiz kalabalık ve geç kalmamız nedeniyle suya düşse de Olsen İkizleri'nin barmenlik ve karaoke yapacağı event'i 45 dakika bekledikten sonra yakalayabildik.
Fazla vakit kaybetmeden insanların su ve yiyecek için yalvardığı Olsen ikizleri'nin yarattığı kalabalıktan uzaklaşıp soluğu Madison Avenue 'deki birbirinden şık mağazalarda aldık. İlk durak benim favorim olan Michael Kors oldu.
Benim gördüklerim arasında Fashion's Night Out 'ta en başarılı parti ortamını Michael Kors yaratabilmişti. Mağazanın içinde çalan Dj ile dansedip şampanyaları yudumladık.
Gecede ikinci favorim ayakkabı tasarımlarını çok beğendiğim Guiseppe Zanotti oldu. Devasa büyüklükte ikram edilen parmesan peynirler ve çeşitli aperatiflerle aç karnımız bayram ederken gecenin sürprizi ile karşılaştık. Veee Gossip Girl severlere geliyor. Karşınızda Georgina Sparks ve yeni arkadaşları :)


Fashion's Night Out'ta bu sene en popüler vitrin tasarımı canlı mankenleri vitrin mankeni gibi göstermek olmalı ki Furla ve SJ Parker 'da bu modaya uymuştu.


Geceyi tabiki kırmızı halı üzerinde poz vermeden bitirmemiz söz konusu olamazdı o yüzden Amerikalı ünlü fotoğrafçı televizyon insanı Patrick McMullen'ın objektifine AIDS yararına poz verdik ;)




Fashion's Night Out 2. sezonu böylece bitirilmiş oldu. :) Seneye belki dünyanın dört bir yanından bu kez yakalayabildiğim ünlülerle poz verip anıları sizlerle paylaşma şansım olur. New York daha bitmedi asıl şimdi başlıyor. En kısa zamanda görüşmek üzere :)


18 Temmuz 2010 Pazar

Tallinn : Everlasting Fairytale! (1)


MASAL ÜLKE ESTONYA:

İskandinavya'ya ilk seyahatimizde duymuştum Baltık Denizi'ne olan gezileri , turları en önemlisi insanların yoğun ,ilgisini..
Helsinki'ye olan kısa ama verimli ziyaretimizden sonra "Silja Line " 'dan aldığımız Helsinki - Tallinn feribot biletlerimizle yolculuğumuza başlıyoruz. Gidiş - dönüş yaklaşık 60 euro 'ya gelen biletlerimiz ile Baltık Denizi'ne doğru açılıyoruz.


Gemimizde yok yok. Hareketimizden yaklaşık yarım saat sonra açılan duty free oldukça ilgi görüyor. Geminin çeşitli yerlerinde oturma imkanınız var. Barında bira içip karaoke show izleyebilir ya da kollu makinelerle kumarda şansınızı deneyebilirsiniz.


2 buçuk saatlik yolculuğun sonunda uzaktan görünen kuleleri , gri Baltık Denizi'nin tersine masmavi gökyüzü ile karşılıyor bizi Tallinn.Otelimize ufaktan uğrayıp eşyalarımızı bıraktıktan sonra merakla beklediğimiz Old city'e atıyoruz kendimizi.

OLD CITY:

Tallinn'i kelimelerle anlatmak zor o yüzden bu yazıda mümkün olduğu kadar resim koymak istiyorum. Elimize aldığımız haritanın üstünü çizerek girilebilecek tüm sokaklara giriyoruz. Çünkü renkler, binalar, kuleler, duvarlar , kapılar her sokakta bambaşka renkler ve şekillerde çıkıyor karşımıza.Bir alışveriş veya gurme kenti olmayan Tallinn insanın o beklentisini de alıp götürüyor sanki. Zaman zaman ortaçağ kıyafetleriyle dolaşan insanları gördükçe olduğunuz yerde kalmak , o dönemde yaşadığınızı hissetmek istiyorsunuz.




Şaşırtıcı ama Raekoja meydanındaki turistik kafelerde , kaldırımlarda , souvenir dükkanlarında birçok Türk turiste rastlamak mümkün.
Çevredeki turist kalabalığı hava karardıkça azalsa da aslında beklenmedik şekilde insan güruhu var.Gerçekten turistik bir şehir olmuş Tallinn.. Helsinki ve Riga'dan gelen günübirlik turistler haricinde turlar da çoğalmış olmalı ki Tallinn'e özel yerel yapım aksesuarlar, magnetler , yün ürünler satan tezgahlar alabildiğine uzanıyor sokaklarda. Özellikle yün üzeri geyik desenli patikler , şapka ve bantlar, atkılar Muurivahe sokağındaki tezgahlarda çok ama çok revaçta :)
Tallinn 'de Euro kullanılıyor. Fiyatlar da bu yüzden pek de ucuz değil. Aldığımız yün kafa bandı 15 Euro , Magnetler 5 Euro'dan başlıyor. Eğer Tallinn ve ortaçağa özgü yapılmış değişik kıyafetler , cam şişeler , metal veya tahta bardaklar almak isterseniz parça başı minimum 20 Euro'yu gözden çıkarmanız gerekir. Bu tip ürünleri bulabileceğiniz en güzel ve gerçek anlamda en enteresan mağaza ise :Olde Hansa

Aynı zamanda bir restaurant olan Olde Hansa 'nın içinde çalan Medieval müzikler de sizi olduğunuzdan farklı bir çağa götürüyor. Gece dükkan ve restaurant kapansa bile dışarıya hoparlörle verilen müzikle kendinizi yüzyıllar öncesinde geçen bir film karesinde hissettirmeyi başarıyorlar. El yapımı şişeler  değişik baharatlar, seramik kaplar ve farklı ortaçağ kostümleri arıyor ve bunun için para harcamaktan çekinmiyorsanız burası tam size göre.

Kendinizi bambaşka bir çağda hissettiren yerlerden bir diğeri de Peppersack. O da bir restaurant ancak binasıyla Tallinn'in simgelerinden biri haline gelmiş. Yine yerel yemeklerin tadına bakabileceğiniz bu yer turistlerin fotoğraf çekmek için yarıştığı bir mekan.

Tallinn bütün bu turistik özellikleriyle içimdeki yerel insanların oturduğu yerlere gitme isteğini de alıp götürüyor. Zaten küçük bir şehir ve gerçekten o değişik havayı solumak istiyorsanız her turist gibi , yerel olmayan mekanlara oturmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi. O yüzden benim gibi " aman klasik turist gibi gezmeyeyim" sakıncasını yaşayanlardansanız , masal şehir Tallinn'de bu korkunuzu bir kenara bırakın.Çünkü eninde sonunda kendinize yenilip kendinizi en turistik köşede fotoğraf çektirirken buluyorsunuz :)


Daha önce de dediğim gibi Tallinn fotoğraflarıyla kendini anlatan bir yer. O yüzden bir daha ki yazıda en güzel fotoğraf çekilebilecek yerler ve Old Town içinde gidilecek cafeleri keşfedeceğiz. Tabii ki bol bol fotoğrafla!
En kısa zamanda görüşürüz!

28 Haziran 2010 Pazartesi

Helsingfors (3)

Helsinki'nin en Baba Restaurant'ları..

Helsinki'nin bence tuhaf yani bu kadar stylish bir şehir olmamasına rağmen herhalde en çok Michelin yıldızlı restaurant gördüğüm yer olması. Birbirine de oldukça yakın mesafedeki restaurantların genelinin giriş kapısı, sanki kredi kartları yapıştırmaları gibi Michelin yapıştırmalarıyla dolu.

Ancak alışverişin olduğu kadar yemeğin de çok pahalı olduğu Helsinki'de Michelin yıldızlı restoranlarda tek seçimlik yemekler bile minimum 20 euro'ya denk gelirken , keyfinize göre yiyeceğiniz bir önden seçim ile ana yemek 80-90 euro'ları buluyor. Dolayısıyla Michelin yıldızlı restoranlardaki en sevdiğim yemek olan (!)"güvercin göğsünde sotelenmiş minik portakal parçacıklarını" yeme zevkini milyon dolarlar kazanan Hollywood yıldızlarına bırakıp sizlere kendi seçtiğim restoranlardan bahsetmek istiyorum :)



Aleksanterinkatu ile Kluuvikatu'nun kesiştiği köşede bulunan Belge harika bir bar bistro. Bir çok çeşit bira ve Belçika usulü patates kızartması sevenlere birebir. Ancak Helsinki pahalı bir şehir olduğundan 1 Stella Artois ile bir patates kızartmasına ortalama 15-20 euro vermeye hazır olun. Sıcak ışıklandırması, karanlık ve koyu kahverengi döşemeler ve kütüphane/bar konsepti ile servis veren Belge bence kış günlerinde dışarıdaki soğuğa aldırmadan keyiflenmek için harika bir yer.





Mannerheimintie 12 'de bulunan bu restaurant önünde bekleşen uzun insan kuyruğuyla ilgimizi çekti. Sonradan dikkatimizi çekti ki öğle saatlerinde yiyebileceğiniz bir biftek ile içecek 9.90 euro imiş.
Dolayısıyla eti 20 euro'dan başlayan fiyatlarla yiyebilen finliler bu fırsata oldukça heyecanlanmış ve sırada bekliyorlar. Biz de Belge'de geçirdiğimiz öğlen yemeği sonrası akşamı bu restaurant'a ayırdık.

Bifteklerin fiyatları 150gr / 24,50 , 180 gr /28.50, 250gr /33.20 şeklinde üstüne ne tür sos ve yanında ne tür patates istediğinizi siz seçiyorsunuz. Bunların içinde en beğendiklerimiz röşti (kremalı patates) ve fırında patates (baked potato). Aynı zamanda bir pub olan Baker's da etler oldukça lezzetli ama yorgunsanız ışığın loşluğu bir süre sonra uyumanız için bir sebep olarak karşınıza çıkabilir :)



Fransmanni ile tanışmamız Albertinkatu' da oluyor. Onların söylediğine göre ; rustik bu görüntünün ve sıcacık atmostferlerinin başarısının arkasında gerçekten iyi yemek servis etmeleri var. Fransız mutfağından birbirinden güzel yemekleri tadarken gerçek manada Finlandiya'da bir Fransızım mutfağında gibi hissediyorsunuz. Uğramadan geçmeyin !


Helsinki'nin en güzel mahallesindeki Annankatu'da en kalabalık ve güzel cafelerden Enjoy it ününü muhteşem sandviçlerine ve birbirinden güzel tatlılarına borçlu. Güneşe hasret Helsinki halkı fırsat bulunca Enjoy it! 'in önüne sandalyeleri kuruveriyor. Özellikle perşembe günleri after work partiler ve pazar günleri brunch ön plana çıkıyor.


İşte benim favorime geldik. İtalyan yemeği severlere Helsinki ,Küçük Toscanini'yi gururla sunar!


Bulevardi 'deki küçük İtalya'da adambaşı max 15 euro'ya alacağınız antipastileri sonuna kadar tavsiye ediyorum. Çünkü proscuitto , kurutulmuş domates , peynir ve zeytin çeşitlerinden oluşan bu tabak gerçekten yediğim en lezzetli yemeklerden biri oluyor. Yanında servis edilen ev yapımı ekmek ve galetaların da tadı muhteşem. Toscanini'de dilerseniz balık ve et menülerini de tercih edebiliyorsunuz. 48 euro olan bu menülerin içinde antipasti, secondi platti ,ana yemek ve tatlı var. Eğer şarapla almayı tercih ederseniz fiyatlar 83 euro'ya kadar varıyor.  Tek kusuru girişte güzel yer için biraz sıra beklemek onun haricinde yediklerinizin tadını çıkarmaya bakın. "Legendary Tiramisu" olarak adlandırdıkları tatlılarını da tatmayı unutmayınn!!


RAVİNTOLA BİTTİ SIRADA BEST PUB VAR:

Avrupa'nın en keyifli yanı her daim bira içilebilecek güzel pubların nerede olursanız olun ortalıkta olması! Helsinki'de soğuğa rağmen bira sever bir memleket. Ama onca tercihin arasında benim en sevdiğim yer:

Jenny Woo (Mi Casa Tu Casa):

Eğer en iyi ışıklandırma dalında bir ödül verilmek durumda kalınsaydı
benim ödülüm Jenny Woo'ya giderdi. Hafta içi çok kalabalık olmamasına
rağmen, küçük topluluğa keyif veren bir perküsyon show , ardından çalan yüksek
volümlü müzikle sohbet eden stylish Helsinki halkı. Haftasonları daha kalabalık oluyormuş bana da söylemek düşüyor :)
Jenny Woo : When the sun shines forever and never!

27 Nisan 2010 Salı

Helsingfors (2)



EN CİCİ MAĞAZALAR....

En sevdiğim şey alışveriş diyenlere çok uygun bir yer değil Helsinki. Hem pahalı hemde öyle çılgın alışveriş seçenekleri pek de yok. Ancak şaşırtıcı derecede iyi mağazalara da rastlamak mümkün , üstelik en indirimsiz olanından!
 Diesel , H&M, Ginatricot , Tiger of Sweden , Carlings , Selected Homme&Femme bunlardan birkaçı. Bir de  doğma büyüme İskandinav Marimekko ve Björn Borg da var.



Marimekko'dan kıyafetten ev eşyasına rengarenk
   parçalar edinebiliyorsunuz. Alışveriş merkezlerinin çoğunda karşısınıza çıkıyor.
   Björn Borg ise Nike , Adidas gibi spor ürünlerinin satıldığı popüler bir mağaza.








Ama bütün bu bilindik markalardan çok benim en çok ilgimi çeken Zoo York , Just Female , Cheap Monday , Paul Frank , Uniforms for the dedicated gibi markaların satıldığı, elbiseden ayakkabıya çok geniş bir ürün yelpazesi olan: Gallery

Kamppi 'nin 5. katında bulunan mağazada fiyatlar kesinlikle ucuz değil . Bayılarak aldığım Zoo York marka gömleğime tam 88 Euro bayılıyorum ama en pahalı aldığım şey bu oluyor tüm tatil boyunca. Değişik Nike Dunk modelleri , converse ve Dr. Martens' ler de mağazada mevcut.
Helsinki 'de alışveriş yapmanın en kolay yani gürültü ve kalabalıktan her saat uzak olmanız ve bu mağazadaki gibi çok şey denemek istediğinizde gerçekten sonuçtan memnun kalıyorsunuz :)


Her ne kadar  Gallery 'deki herşeyi almak istesem de asıl başımı döndüren mağaza kayıtsız şartsız HELSINKI10.  Son derece özgün tasarımlardan çantalara, aksesuarlardan saatlere, vintage ruhunu yansıtan kıyafetler ve Punk ruhunu yansıtan seçimler! Siyaha bezenen dükkan da kısaca yok yok. Fiyatlar yine uçuk. Yine de erkekler için ayakkabı üstüne geçirilen deri parça ( sanırım bunun türkçesi yok bilen söylesin :) ) 40 Euro 'ya alınıyor. Bu birbirinden değişik parçalardan birkaç parça alabilmek için belli ki çok zengin olmam gerekse de son derece keyifli bir mekan.


  
 Yine Gallery havasında aşağı yukarı aynı markaları getiren bir diğer hip mağaza Beamhill.. Fiyatlar çok değişmese de indirime denk gelirseniz 50 Euro 'ya Cheap Monday Jean ya da 20 Euro 'ya bir şapka alabilirsiniz. Nudie , Acne , Adidas , Paul Smith , Whyred, Dr. Martens ,J Lindeberg gibi markalar burda bulunanlardan birkaçı..

Helsinki'nin tam ortasındaki Sokak Stilini yansıtan kıyafet ve ayakkabılarıyla ünlü dükkan Grey Market Supply Vice Magazine , We Are Helsinki gibi birçok dergide mutlaka ziyaret edilmesi gereken mağazalardan olarak gösteriliyor. Adidas ve Nike Dunk modellerini sevenler , hayatları boyunca hep kaykaycı olmak isteyenler bu mağazaya mutlaka uğramalı.

Diğer yandan sadece en kalabalık sokaklar değil, popülaritesi git gide artan , şu an en trendy sokak olarak bilinen diğer bir yerin Iso Robertinkatu olduğunu daha önceki yazımda söylemiştim. Bu sokaktaki Glow da kadın erkek trend giyiminin güzel örneklerinden. Yine Just Female ve Second Female markaları burda bulunabilir.

Iso Robertinkatu aslında bugün Galata'daki Lastik Pabuç'un ilham kaynağı olduğuna inandığım Popot'un da adresi. Converse, Vans , Adidas , Nike gibi alışılmış markaların muhteşem seçmelerinden oluşan koleksiyonun yanında Finnish Sneakers son çalışmaları da yer alıyor.

En cici mağazalar benim için bunlardı. Sırada en baba restaurantlar yazım var :)











19 Nisan 2010 Pazartesi

Son Haberler :)

KÜL KIYAMETİ

Kül kıyametinde son duruma göre kül bulutları bizim buraları pek de etkilemeden hayatımızdan çıkıp gidecekmiş.

Yazılması , okunması, hatırlanması bile zor olan "Eyyafyallayöküll"
sadece şu hafta içerisinde Barcelona, Roma seyahatlari yapacak olan arkadaşlarımı etkilemekle kalmadı aynı zamanda 1 ay sonraki Berlin seyahatimi planlayan bendenizi de iptal korkusuyla baya bir sarstı!

Neyse ki sessiz ve derinden gelen bu tehlikeli pufidikler yokolmak üzereymiş.

Türkiye Meteoroloji Müdürlüğü'nün bu açıklamasına güveniyoruz ve bizi en kısa zamanda tatillerimize , binbir güçlükle biriktirilen paralarla  ya da millerle aldığımız biletlerimizle gideceğimiz ülkelerimize kavuşmayı diliyoruz :)


THY MİL ŞOKU...

Ne gibi bir şok olabilir diyeceksiniz ama 2 yıldır sahip olduğum Shop&Miles hesabımla deliler gibi bütün kampanyaları ,ortak alışveriş noktalarından artı mil kazanımını takip ettiğim için , elde ettiğim 20000 milin bendeki değeri paha biçilemez. Ama ne yazıkki bu milleri HARCAYAMIYORUM!

Çünkü nasılsa temmuz ayında planladığım güzelim Lizbon tatilim için özenle biriktirdiğim millerim "mil kontenjan doluluğu" sebebiyle harcanamadı!
3 ay olmasına ve Lizbon'un Avrupa 'nın belki en popüler yerlerinden olmamasına rağmen bu kadar kontenjan doluluğunun ne anlama geldiğini anlayamadığımdan bu kez Kasım ayında İstanbul- Newyork gidiş dönüş için ödül bilet sorgulattım.
Fakat bu kez de mil kontenjanının dolu olduğu gerçeğiyle karşılaştım. Yani 7 ay önceden gitmek istediğim yere millerimle gidemiyorum.

Şimdi mil biriktirmek bu kadar zorken hele bir de ödül millerinizle aldığınız her bilete Avrupa için 150 küsür,Amerika içinse 400 küsür TL vergiler öderken , THY yetkilisinin bana yer garantili uçuş için 90000 mil teklif etmesi beni çileden çıkardı!

Yani 2. bi değişikliğe kadar anlaşılan ben millerim olmasına rağmen hiçbir yere uçamayacağım. Umarım THY en kısa zamanda her ülke için artık 1 kişi olduğuna inandığım ödül bilet kontenjanını bir an önce arttırır da biz de ödül millerimizle bilet alma hak ve özgürlüğümüze kavuşuruz. 




8 Nisan 2010 Perşembe

Helsingfors (1)

KUZEEEY DAHA KUZEEEYY!!

İskandinavya keşfinin verdiği gazla daha kuzeye gitme çalışmalarımı itinayla sürdürmekteyim. Çevremdekiler her İskandinavya gezimde bu kadar tezahürat gösterdikleri için gönüllü mecburiyetten bu kez rotamız Finlandiya ,Helsinki!



İstanbul'un dikey olarak neredeyse tam üst hizasında bulunan Helsinki'ye, yine vazgeçilmezimiz THY ile 4 saatlik bir uçuş sonrası vardık.

O kadar da soğuk değil yahu diyerek deri ceketlerle sokaklara daldık.




Helsinki "turizm" kavramından çok çok uzakta bir şehir. Turistik bölge diye tanımlanacak pek fazla bir yer yok. Zaten pek turistte yok. 500000 civarı nüfuslu bu başkentte sokaklar kalabalık olmaktan uzak. Zaten alışveriş caddelerinden daha fazla kapalı alışveriş merkezleri var.



Hatta alışveriş merkezleri birbirleriyle içeriden bağlı.. Yani yan sokaktaki alışveriş merkezine yer altından bağlantıyla ulaşabiliyorsunuz. Kamppi , Stockmann, Sokos ve Forum; Helsinki'nin kalbinde kurulmuş en önemli kapalı alışveriş merkezleri. Yemek yerlerinden , ev eşyalarına , metro bağlantılarından, şaşırtıcı derecede değişik mağazalara kadar her türlü eğlence, kışın aradığı mutluluğu dışardaki -20 lerde bulamayan Finliler için hazır!




Aleksanterinkatu Mannerheimintie

Kapalı alışveriş merkezlerinin yanı sıra bütün markaların mağazaların toplandığı caddeler de var. En bilinenleri Aleksanterinkatu ,Mannerheimintie, Fredrikinkatu ve Annankatu. Bunun haricinde keyifli kafeler ve küçük butiklerin , alternatif modanın yoğunlaştığı sokak ise: Iso Robertinkatu.


Helsinki'nin Michelin yıldızlarıyla ünlü birçok restoranı da bu sokak ve çevresinde toplanmakta. ( ki bu Michelin yıldızları meselesi burada bitmeyecek :) )


Daha lüks mağazaların adresi ise; Helsinki'nin küçük Champs-Elysées'si Norra Esplanaden. Louis Vuitton 'dan Finlandiya'nın ünlü markası Marimekko'ya kadar bir çok mağazanın bulunduğu bu güzel caddede aynı zamanda birçok mücevher ve saat dükkanı var.



YEMEK SEVERLERE MÜJDE!


İskandinavya 'nın balık cenneti olduğu gerçeği herhalde yadsınamaz. Helsinki'de de bu gerçekle yüzyüze gelmeniz olası :)

Esplanadi Sokağının sonuna denk gelen, Finlandiya'nın dört bir yanından gelen balık, balık ürünleri ve türlü "souvenir"in satıldığı Market Square , Helsinki'nin turizm açısından en bilinen yerlerinden biri. Taze iskandinav meyvelerinden almayı da unutmamak gerek. Aynı zamanda arkadaşlarınız için binbir çeşit magnet , geyik boynuzlarından yapılmış bira açacaklarından ,küçük peluş Finlandiya bayraklı geyiklere kadar türlü hediyelik eşyayı da burada bulabilirsiniz.

Tam Market Square 'in yanında Finlandiya'nın en iyi gurme yemeklerinin sergilendiği Old Market Hall'u da es geçmeyin!

Beğendiğim ve aklımda kalan mağazalar ile restoranların açıklamalı ve pekiyi yıldızlı listesi bir sonraki yazımda.