Google Analtytics

9 Mart 2010 Salı

Stockholm Syndrome (3)

YEMEK YEMEK MMM YEMEK...
Blogumu takip edenler veya beni tanıyanlar çıtı pıtı halimle yemeğe pek düşkün olduğumu bilirler. Stockholm benim için yemek açısından tam bir keyif halini aldı. Birçok mutfaktan farklı yerlerde bambaşka yemekler yedik. Daha önce Stureplan 'daki uzak doğu restoranı "EAST" ve "STUREHOF"'un hayatımda yarattığı açılımdan bahsetmiştim. Bkz:Stockholm Syndrome (1)


Sırada diğer seçtiklerim var..


Grill / Bistro Ruby: Gamla Stan'ın gizemli ve nostaljik havasına aşık olan ben, gittiğim ilk gün otelimin çok çok yakınındaki bu restoranın kalabalığına göz gezdirip herkesin lokal halktan insanlar olduğunu görüyorum. Zaten benim için en önemlisi , gittiğim yerdeki insanların seçtiğim restoranı tercih ediyor olmaları. Grill Ruby'de tamamen isveçlilerin tercih ettiği bir yer. Yaz havasında ince ceketlerini üstlerine almış casual giyimli insanlar, dışarda biralarını yudumlarken , Grill Ruby'nin birbirinden lezzetli Texas yemeklerini tadıyorlar.








Eğer yemeklerinizi Paris stilinde yemeyi tercih ediyorsanız, hemen yandaki Bistro Ruby'de aradığınız tadı bulabiliyorsunuz.
MELLQVİST CAFE: Birçok blog da ya da dergide Stockholm'ün en iyi kahvesini içebileceğiniz yer olarak kendini gösteren bu küçük cafeye gitmeden olmazdı tabi. Kendine ait bir web sitesi bulamadığım için adresi yazıyorum:

Mellqvist Café & Bar, Rörstrandsgatan 4, 113 40 Stockholm.


Bu cafe uğruna yola düşenler etraftaki küçük butiklere de göz atmayı unutmasınlar! Tatlı niyetine :)

Bauer :2008 başında açılan Bauer Stockholm'ün en popüler caddelerinden Götgatan'ın üzerinde. Bir çizgifilm karesi gibi görünen rengarenk Bauer çok ünlü tasarımcıların elinden çıkmış. Gecenin biraz daha ilerleyen saatlerinde hafif bar havasını buluyor. Casual giyinmek de serbest. 40 euro 'yu gözden çıkaranlar bu güzel restaurantı çok beğenebilir.


Helin Voltaire: Pazar günü Stockholm'de güneşli ve harika bir sabaha uyanınca aklımıza Djurgården 'a gitmek geliyor. Feribota atlayıp 20 dakikada Stockholm'e karadan da bağlı olan ve yürüyüş yapmak için ideal bu minik adaya gidiyoruz. Açık hava müzesi ve Stockholm Hayvanat Bahçesi de bu adada.Bu arada ilgililer için söyleyelim: Adaya yaklaşırken ilginizi teken tek şey devasa rayların üzerinde dönen trenler ve o bölgeden gelen çığlıklar oluyor. Ve Tivoli'nin 2. şubesini görüyoruz bkz:I♥CPH

Kahvaltı etmek isteğiyle çabucak önünden geçtiğimiz Tivoli'den sonra, henüz çok da kalabalık olmayan adada yürüyüşe koyuluyoruz. Ancak önümüze bir türlü çoluk çocuk insanlarla dolu cafeler çıkmıyor. Sonunda bir açıklığa doğru hayatımda yediğim en güzel kahvaltı yerlerinden biriyle karşılaşıyoruz. Buranın adı Helin Voltaire.






İçindeki küçük cafede onlarca çeşit tatlısı , kurabiyesi , taptaze sandviçler ve her aklıma geldiğinde tadının damağımda kaldığını hissettiğim muhteşem çilekli tart. 2 kişilik tatlı dahil kahvaltı max 20 euro 'nun içinde. Bahçesinde yaz havasını ve kuzeyin serin sabahını içinize çekerken bahçede çiçeklerle haşır neşir olabileceğiniz ve olmazsa olmaz dediğim yerlerden!

GRİLL: Trip Advisor 'da Stockholm'de kayıtlı 400 den fazla restaurant arasında #11 numara. Et severler için fantastik bir yer. İç dekorasyonuyla yağmur ormanlarının içinde yemek yer gibi hissediyorsunuz ancak kafanızı kaldırdığınızda ağaçta yürüdüğü farzedilen yapma böceklerle karşılaşmak da bunun dezavantajı galiba :). Böcek sevin ya da sevmeyin hint işi lambalarla aydınlatılan leopar desenleriyle süslü bu enteresan yerde, loş ışıkta yediğiniz yemek midenize bayram havası yaratabilir. Seçeceğiniz 4 farklı ızgara türüne göre gelen yemekler aşağı yukarı 40-50 euro'ya mal oluyor.





Jazz severlere ise çıkışta yol üzerindeki Glenn Miller 'a denk gelirlerse keyifli bir gece geçirmelerini tavsiye ederim.

BUNLARIN YANINDA....
Stockholm'de keyifli olan ara sokaklarda gördüğünüz küçük kafelerde birer kahve içmek.. Gamla Stan'ın büyülü havasını solumaktan hoşlananlara Nobel müzesinin de bulunduğu Stortorget meydanındaki her kafeyi tavsiye etsemde favorim "Kaffekoppen". Kocaman çukur çorba kasesinde gelen köpüklü kahvesi ve sabah kahvaltısında yediğim koca croissant denemeye değer. Bunun haricinde denk gelirseniz Stockholm Kraliyet orkestrasının konserini de bu meydanda izleyebilirsiniz. Orkestra harika klasik müzik çalarken etraftaki restaurantlarda yer kalmıyor benden söylemesi.



Geceleri, yani Stockholm yaz usülü güneş henüz batıyorken ister yemek yiyip ister keyifle içki içebileceğiniz ve yüksek sesle müzik dinleyip olduğunuz yerde dansedebileceğiniz en iyi yer bence Gamla Stan'ın kuzeyinde kalan "Debaser". Her gün hafta içi hafta sonu farketmeden kalabalık olan mekanda güzel müzik çalıyor. Ancak azıcık geç kalınca kapıda uzun kuyrukları göze almalısınız. İsveççe bilmiyor olsanız da gitmeye karar verince web sitesine göz atmakta yarar var :)





Gece Sturehof'ta yemek sonrası sokaklarda dolaşırken biri gece nerelere takıldığımızı soruyor. Sohbet ilerleyince bize "Berns" i tavsiye ediyor ve 36 saatlik büyük partinin son saatlerini kaçırmamamız gerektiğini söylüyor. Kapısına vardığımızda uzun bir sıra bizi beklese de bodyguard insaflı davranıyor ve 15 euro luk kapı ücreti karşılığında içerdeyiz. Sigara yasağının balkonu andıran dış cephede pek kaale alınmadığı mekan tarihi bina içerisinde yer almış bir butik otel ve restaurant olmasına rağmen zaman zaman çılgın partilerin ilk durağı.




STOCKHOLM'E GEÇİCİ VEDA....
Stockholm'de kaldığım 6 gün boyunca hep soğuk havadan bütün kış boyunca nefret etmiş isveçlilerin yazları adeta akdeniz insanlarına dönüşüp güneş ve ısıya hasret kaldıklarını farkettim. Ancak güneş konusunda kadersizlikleri modaya , sanata , keyifli yeme içmenin adresi olmaya gösterdikleri ilgiye hiç de yansımamış.. Yazın geçirilebilecek alternatif seyahatlerinize burayı eklemek için hemen THY'nin sayfasına buyurun ve tatil planınıza başlayın:)