Google Analtytics

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Ich bin ein Berliner.. (4)

BERLİN'DE YEMEK...

Berlin alışverişiyle renkli olduğu kadar restaurantlarıyla da çok çeşitliği barındıran bir şehir. Guy 'de tattığımız füzyon mutfak şaheserlerinden sonra Monsieur Vuong'la Vietnam mutfağını ziyaret etmiştik. Ancak gözle görülür bir farkla Uzakdoğu mutfağı Berlin'de popüleritesini arttırmış. Birbirinden iyi çin -japon - vietnam -thai restaurantları var.

İlk durağımız oldukça bahsi geçen "Pan Asia".Rosenthaler Str.üzerinde bulunan Pan Asia'ya yolun ortasında bir kapıdan süzülerek giriliyor. Koridoru geçince Pan Asia'nın binaların avlusunda bulunan bahçesiyle karşılaşıyoruz. Masamız zaten rezervasyonlu. İçeride canla başla sushileri saran uzak doğulu şefleri görünce muhteşem sushileri yemek için sabırsızlanıyorum.
Sushiler genelde 2 euro'dan başlayan fiyatlarla sunuluyor. Ama tabi inside out olanlar daha pahalı. Biz 19 euro 'ya sushi tabağı istiyoruz. Geri kalanlar bir çeşit dim sum, bir çeşit noodle ve satay soslu tavuktan oluşuyor. En sonunda istediğimiz daha küçük olan sushi tabağındaki sashimi ler ziyan oluyor çünkü tok misafiri ağırlamak pek zor :)İçtiğimiz sake lerle birlikte 70 euro'ya yakın hesap ödüyoruz.

Bu seçenek çokluğuna rağmen Pan Asia buranın en iyi sushi cisi belli ki değil çünkü bir türlü yer bulup gidemediğimiz Gippstraße'deki Kuchi daha sakin bir sokakta bulunmasına rağmen daha kalabalık.

Japon macerası gördüklerimizle bitmiyor.Öğlen yemeklerimizden birini Go-Ko Sushi 'de yemeyi tercih ediyoruz.Buradaki sushiler diğer yediğimiz yerlerden çok daha hafif. Tam bir Japon mimarisiyle süslenmiş olan Go-ko 'nun dışındaki masalara oturuyoruz.
Öğlen menüsünü sipariş edip yaklaşık 20'şer euro'ya birçok seçenekten faydalanıyoruz.
En enteresanı da cola siparişi verdiğinizde Afri Cola gelmesi.. :)

En son gecemizde rotamızı uzakdoğudan İtalya'ya çeviriyoruz ve bir dergide bahsi geçen Auguststraße'deki Al Dente'ye düşüyor bu kez yolumuz.
Haliyle en son gün olunca tercihimizi ucuzdan yapmaya çalışıyoruz. Amaç yemeklerin lezzetini ölçmek ise Al Dente'nin aslında en basit şeyi , olağanüstü bir şekilde yapabiliyor olması gerekmez mi ? :)

Bu yüzden menüdeki ilk makarna olan fesleğenli mozzarellalı spagetti 'yi ve 2. seçenek olan zeytin yağı chilli biber ve sarmısaklı soslu spagetti'yi ısmarlıyoruz. En basit kırmızı şarap seçimimizle masamız renkleniyor ve iyi bir makarna yiyip, şarap içtiğimiz yemeğimize iki kişi 40 euro ödüyoruz.

Berlin'e vedamız en hoşumuza giden mekanlardan birinde oluyor. "Altes Europa" aslında birçok kişinin önünden geçse farketmeyeceği kadar basit bir yer. Tabi içerisi her gece o kadar kalabalık olmassa..
Son derece basit döşenmiş , hatta mimarisine hiç çaba harcanmamış bir yer burası. Ancak her gece dolup taşıyor ve içindeki insanlarla, personelin ilgisiyle bambaşka bir yere dönüşüyor burası.. Kimi yemek yemeye gelirken, kimi günün son içkisini burda içiyor. Web sitesine bakıldığında bu vizyona sahip olan sahiplerinin ya da işletmecilerinin oldukça değişik mekanlara imza attıklarını görebiliyoruz.
Keyifli bir bira ile southern comfort ve lime juice karışımı içtikten sonra otelimize mecburi dönüşümüzü gerçekleştiriyoruz.



Berlin aklımızda kalan tek yeri "Mitte" siyle umduğumuzdan çok farklı bir görünüm sergiliyor ve yemek çeşitliliği, gece eğlencesi değişik insanları , yolda yürürken her an karşılaşabileceğiniz kostümlü eşcinselleri, hiç tahmin edilemeyecek kadar sıcakkanlı insanları, çok enteresan saç kesimlerine sahip kızları, kafeleri, kocaman bardaklarda servis ettikleri meyve suları, 4 euro'ya yediğimiz olağanüstü currywurstları (sürekli yemekten mi bahsediorum ?! :)) ) ya da alışveriş olanaklarıyla beklentimizin çok daha fazlasını bize veriyor.
Berlin'den ayrılırken sanki 6 gün yetmemiş yapmamız gereken daha birçok şey varmış hissiyle veda ediyoruz.Sanki çok yakında tekrar gidicekmişim gibi.. Beklermiş gibi.. :)









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder